10 Ocak 2013 yılında Rio de Janeiro’nun bohem semti olan Lapa’daki evimin mutfağında, inanılmaz bunaltıcı sıcağa yenik düşmüş, sakince oturmuş kahvemi yudumlarken, Meksikalı ev arkadaşım heyecanla içeriye girdi. “ Selaron, bu sabah merdivenlerde yanmış olarak ölü bulunmuş.” dedi.

Yakıldı mı yoksa kendini mi yaktı, cinayet mi intihar mı tartışmaları heyecanla alevlenmeye başlamıştı ki; kendimi 2006 yılında onunla ilk tanıştığımız anı hatırlarken buldum. Ama önce sizlere, onun kim olduğundan ve bu ünlü merdivenin nasıl oluştuğundan bahsedeyim biraz.

selaron-2

“Brezilya, seni seviyorum. Selaron”

Rio de Janeiro’yu ziyaret edenlerin es geçemeyeceği bir sanat eseridir Selaron’nun merdiveni. 1983 yılında adımını attığı bu ülkeye, 50 farklı ülke gezdikten sonra karar veren Şilili ressam ve seramik sanatçısı, 1990 yılında başyapıtım dediği eserine başlar ve bu eser kısa bir sürede dünyanın en orijinal merdiveni halini alır.

Convento de Santa Teresa semtindeki 215 basamak, 125 metre uzunluktan ve dünyanın dört bir tarafından getirilmiş iki binden fazla farklı fayanstan oluşan merdivene ilk başladığında, çok gülmüşler kendisine. Brezilya bayrağının renklerinden oluşan yeşil, mavi ve sarı fayanslar koyarak vakit geçirmek için başladığı bu iş, kısa bir süre sonra bir takıntı halini almış. Bütün hayatını bu merdivenlere adayarak bütün parasını bu esere harcamıştır. Hatta, bu esere devam edebilmek için yağlı boya tablolar yapıp sattığı da bilinmektedir.

Kişisel bir sebep yüzünden, 1977’den itibaren 25.000’den fazla hamile kadın resmeder ve 300’den fazla fayans boyayarak hayatının başyapıtına koyar. 60 farklı ülkeden getirdiği iki binden fazla fayansı sürekli olarak değiştirerek, sanat eserinin değişken ve yaşayan bir kimlik kazanmasını sağlar..

Sanat eseri öyle bir hal alır ki birçok dergi, gazete ve TV ye konu olur. 2005 yılında Rio belediyesi tarafından kendisine, Rio de Janeiro Onursal vatandaşlık ödülü verilir ve merdiven şehrin kültürel mirası olarak kayıtlara geçer. Şehri ziyarete gelen turistlere tablo ve kart postallarını satarken her birinden kendisine ülkelerinden bir fayans göndermesini ister ve hayal eder. Dünyanın dört bir yanından gelmiş fayanslar, gerçeğe dönüşmesini her zaman beklediği bir hayaldir kendisi için.

selaron-4

İşte gözlerimin daldığı ve onu ilk tanıdığım an böyle bir andı. Merdivende oturmuş fayanslara bakarken yanımıza yaklaşan bu yaşlı adam, aksanlı Portekizcesiyle nereli olduğumuzu sordu. O zamanlar, Türk bir müzisyen arkadaşımla üç yıldır Arjantin’den başladığımız sokak müzisyenliği yolculuğumuzun üçüncü yılında, bir deri bir kemik, tam anlamıyla roots hippi olarak Rio de Janeiro’daydık.

Türk olduğumuzu duyduğunda heyecanlandı ve fayans istediğini söyledi, ona çok yakın bir zamanda beni üç yıldır görmeyen annemin buraya geleceğini söylediğimde, fayans konusunda ısrar etti ve bende onunla konuşacağıma dair söz verdim. Ancak beş kuruşsuz, ülkesinden 10 bin kilometre uzakta, ailesine bir telefon bile açamayacak kadar kafası karışık bir müzisyen olarak anneme haber vermeyi unuttum.

Sonuç olarak; annem kısa bir süre sonra Rio’ya geldiğinde onu merdivenlere götürdük ve o hemen yanımızda bitti, hayallerini süsleyen Türk fayansını alabilmek için. Hiçbir şeyden haberi olmayan annem ile fayanstan hiç bahsetmemiş olduğumu öğrenen Selaron, ikisi birden üzerime çullandılar. O, aşağıdaki fotoğraftaki kızgın bakışları ile beni lanetlerken, annem ise tam bir Türk olarak “Ne kadar ayıp Durucum, isteseydin getirirdim, adama ayıp oldu….” şeklindeki azarlamalarla vicdanımı yedi bitirdi.

selaron-5

Sorumsuzca davrandığımın farkındayım ancak sanmayın ki bu ünlü merdivende Türkiye’den gelme fayans yok. Bizzat kendi gördüğüm Fatih Sultan Mehmet portresi (o burunu nerede olsam tanırım) olan fayans dışında, Türk motiflerinden oluşan birkaç fayans da yer almakta.

Peki, Selaron’nun ölümü neden bir şaibe bugüne kadar?

Gazetelerin verdiği habere göre: 65 yaşındaki Şilili sanatçının bedeni, sabah 07:20 sularında evinin önünde, hayatının başyapıtı olan merdivenlerde kömürleşmiş bir şekilde bulundu. Bedenin yanı başında polis bir teneke tiner ve bir çakmak buldu. Komşuları keskin yanık kokusunu hissetmeden önce bir adamın yardım çığlıklarını duyduklarını belirttiler.

Bir süredir merdivenin sakinlerinden Paulo Sérgio Rabello tarafından tehdit edilmekteydi. Altı aydır beraber çalışmaktaydılar. Rabello, atölyesinde onun için grafik baskıları yapmaktaydı ve reddetmesine rağmen yardımcının satışlardaki kontrolü ele geçirmek istemesi üzerine tartışmalar başlamıştı. Yanında çalışan başka bir plastik sanatçısının söylemlerine göre Rabello, Selaron’nun eserlerinden ticari olarak ölümünden sonra faydalanmak istiyordu.

24 Kasım’da karakola gidip Rabello hakkında kendisini tehdit ettiğine, atölyesine girip seramikleri ve tabloları parçaladığına dair suç duyurusunda bulundu. 25’inde ise bu olayı anlatan şöyle bir not yazdı: “Bugün bir otelde kaldım, çünkü son günlerde Paulo tarafından ölümle tehdit ediliyorum.” .

Sanatçının Arjantinli sekreteri Agostin Gomes de tehdit edildiğini belirtmişti: “28’inde, bir odun parçasıyla beni tehdit etti ve suratımı yaktı. Kendisi olayları birbirine karıştırmıştır. Gözünü para hırsı bürüdü.” şeklinde ifade vermiştir.

Merdiven sakinlerinin anlatımına göre Rabello ve ailesi aynı zamanda merdivendeki uyuşturucu ticaretini kontrol etmekteydi. Şehrin en önemli turistik noktalarından biri olmasına rağmen, merdivenler esrar ve kokain tüketimi için bir satış noktasıydı. Rio polisi için Rabello olayın suçlusu olarak görülmedi ancak kendisinin, komşularının ve çalışanlarının ifadeleri alındı. Verilen ifadelere göre; sanatçı son günlerde, aldığı tehditler yüzünden depresif bir ruh halinde gezmekte ve intihar etmek için onlara haplarla ilgili soru sorduğu söylenmişti. Bundan dolayı Rio polisi intihar olasılığını da göz önüne almıştı.

Hiçbir zaman bilemeyeceğiz, o öldürüldü mü yoksa intihar mı etti ancak bundan daha önemlisi Rio’nun bohem semti olan Lapa’da bulunan, sanatçının adı ile vaftiz edilmiş ve şehrin en renkli parçası olmuş bu mekâna gidip o merdivenlere oturduğunuzda, eminim ki onun ruhunu hissedeceksiniz.  Sadece merdivenlerde değil Lapa’nın birçok duvarında bulunan, ‘Kişisel bir sebepten’ dediği ünlü hamile kadın resimleri de size onunla ve Latin Amerika ile ilgili çok önemli bir şey anlatacaktır.

selaron-7

Eserlerindeki gizemli hamile kadın figürü

Yıllar önce Jorge Selaron Şili diktatörlüğünden kaçar, 50 den fazla ülke gezerek Brezilya’ya gelir ve orada yaşamaya karar verir. O dönem arkasında hamile karısını bırakır ve kısa bir süre sonra karısının ve çocuğunun öldüğü haberini alır. Bu acı olay onun takıntılı bir şekilde eserlerinde hamile kadın resmetmesini açıklar. 1977’den itibaren sanatçı her gün zenci hamile kadın resmedeceğine yemin eder ve 10 yıl sonra o kadın bütün eserlerinde yer almaktadır. Ve 30 yıl sonra, bir günde tam 365 hamile kadın resmetmiştir.

selaron-9

Bu ünlü merdiven, sanatçının tanımlamasıyla hayatının eseridir. Kendi sözleriyle ”Deli ve özgün bir rüya, sadece öldüğüm gün sona erecektir. Her şeyin ötesinde ‘Brezilya halkına hürmetimdir’ ve beni bu kadar iyi ağırladıkları için onlara bir teşekkür etme şeklimdir.”

Yazan: Duru Ors